25 Aralık 2013 Çarşamba

Teleskop ile Ay Gözlemleri

Blogumun ismini uzay teknolojileri vermemin bir sebebide amatörde olsa biraz uzay hakkında bilgiler vermekti. Bu güne kadar bu konuda birşey yazamamıştım. Fakat hem yakın bir arkadaşımın Fizikçi olması hem benim uzaya hayran olmam ve arkadaşımdan aldığım ilginç bilgiler ile birkaç cümlede olsa birşeyler yazmayı çok istiyordum. İşte bugün böyle bir fırsatı elime geçirdim.

Amatör bir uzay hayranı olarak geçtiğimiz günlerde yarı profesyonel bir teleskop satın aldım ve ilk uzay izleme deneyimlerime başladım. Tabiki öncelikle biraz teknik bilgi verdikten sonra nasıl bir izleme yaptığımdan da bahsedeceğim.


Evet teleskobumuzun markası; Guan Sheng 8 inch yani 20 cm lik çapında Newton sitili bir teleskop. Uzayın derinliklerini izleme olanağı veren kullanımı kolay bir teleskop. Tabiki ayak sistemi ise tamamen motorlu ve bilgisayar kontrollü MEADE LXD75 Goto  MOUNT & TRIPOD. Bu sistem sayesinde bilgisayarınıza yüklediğiniz bir yazılım ile 30.000 den fazla gökyüzü cisim ve nesnesini izleme fırsatınız var. Mesela Jüpiter'i izlemek istiyorsunuz, programdan Jüpiter'i seçiyorsunuz teleskobu hazırlıyorsunuz ve düğmeye basınca teleskop bulunduğunuz yere göre Jüpiter'e dönüyor ve Jüpiter'i izliyorsunuz. Tabiki hava durumu burada çok önemli, havada hiç bulut olmasada bazı akşamlar gökyüzü daha temiz ve net oluyor işte o akşamlarda rahat bir şekilde uzayın yada samanyolunun derinliklerine yada diğer gezegenlere bakma imkanınız oluyor. 

Şimdi 23-12-2013 sabah 03:15 civarı yaptığım gözlem hakkında biraz bilgi vereyim. İlk denememi evimin içinden camı dahi açmadan yapma fırsatım oldu, her nekadar Rotterdam da havayı temiz ve bulutsuz bulmak zorda olsa 22 yi 23 e bağlayan gece hava pırıl pırıl oldu. Bu seferde başka bir problem vardı karşımda o da bu gece ay saat kaçta ve hangi açıda olacak, SkyView programı ile baktığımda ay gece 01:00 den itibaren evimizin penceresinin önüne geleceğini gördüm ve sabah 03:00 den itibaren Ay Rotterdam'ın tam üzerinde ve çok net bir şekilde görünecekti. Gerçektende gece saat 03:10 civarı birden uyandım ve perdenin kenarından baktığımda havanın tertemiz ve Ay'ın pırıl pırıl olduğunu gördüm, tabiki hemen kalkıp teleskobumuzun başına geçtim ve hemen elle ayarlamamı yapıp Ay'a bakmaya başladım. Evet ay gerçekten bütün parlaklığı, kraterleri ve diğer Ay üzerindeki enteresan şekilleriyle karşımda idi. İlk  defa böyle bir gözlem yaptığım için çok heyecanlandım. Fakat teleskobu bilgisayarıma henüz bağlamadığım için özel fotoğrağ çekme modülü ile o muhteşem görüntüyü alamadım. Yine de iphonumun kamerası ile birkaç resim çekmeyi denedim.


Yan tarafta ki resimler 23-12-2013 tarihinde sabah 03:15 ile 03:35 arasında çekilmiş resimlerdir. 1. resim 26mm lik bir mercek ile çekilmiş resimdir. 2. resim ise 9,7mm lik mercek ile çekilmiştir. Enteresan olan Ayın doğuya bakan kısmında inanılmaz derecede çok krater göze çarpması. Batı tarafına geldikçe krater miktarında azalma var. Güneşin yoğunluğu sebebiyle batı kısmına bakmak oldukça zor insanın gözünü çok rahatsız ediyor. Ay'ın orta kısımlarına doğru daha farklı şekiller gözüküyor. Ay'da rüzgar olmadığı için birşey çarsa bile izi binlerce sene orada kalıyor tabiki bu kraterler kimbilir nezamandan. Bu resimlerin yakında daha da kalitelisini çekip buradan yayınlamak istiyorum fakat Rotterdam'da bulunmam ve artık kış mevsimine girmemiz  gökyüzü izleme gün sayımı baya bir düşürecektir. Zannediyorum önümüzdeki yaz bulutsuz her gecede açık arazideki bahçemizden bütün gece boyunca diğer gezegen ve yıldız kümelerine baya bir vakit ayıracağım. Umarım çok daha net ve güzel resimler çekip buradan yayınlamaya çalışacağım.



 

6 Aralık 2013 Cuma

DMZ Network nedir? Ne işe yarar? Nasıl kurulabilir?

DMZ (demilitarized zone) ismiyle bilinen savunmasız bölge olarak çevirisini yapabileceğimiz bir network yapısıdır. Aslında mevcut olan networkünüzde ikinci bir network oluşturup bu ikinci networkü savunmasız bir şekilde kontrolsüz network dediğimiz Internet dünya networküne açmak diyebiliriz.

Biraz daha konuyu açmak gerekirse; iç networkünüzü çok fazla tehlikeye atmadan hem internetten gelecek saldırılara karşı korumak ve aynı anda da dış dünya ile sürekli bağlantı kurmasını istediğiniz (mesela müşterileriniz için) FTP server, Mail Server, Digital Narrowcasting server gibi servisleri dış dünyaya açabilirsiniz. Böylelikle dış dünya sorunsuz birşekilde sizin servislerinize bağlanırken sizin iç networkünüzde ki kullanıcılarınızı daha rahat saldırılardan koruyabilirsiniz.

Yeni nesil routerların üzerinde de sıklıkla görmeye başladığımız bir DMZ Host ayarı vardır. Aslında bu gerçek bir DMZ network değildir, çünkü orada bir adet ip adresi girişi yaparız ve o ip adresinide DMZ host olarak kullanacağımız server yada pc ye veririz, böylece artık o server yada pc DMZ networkündedir ve router bütün portları bu ip adresine açar, hem server dış dünyaya hem dış dünyada ki pcler de bu server a hiçbir engel olmadan (firewall bypass ederek) ulaşabilirler.

Gerçek bir DMZ network kurulumu için bir firewall server ve 3 adet network kartına ihtiyacımız vardır. Birinci networke modeminizden gelen internet girişi yapılır, 2. network kartınıza iç networkünüzü bağlar ve networkünüzü bütün saldırılara karşı korumaya alırsınız. 3. network kartı ile de DMZ network kurulumu yapar ve birden fazla server yada pc yi bu networke bağlarsınız. Tabiki yukarıda belirttiğimiz gibi savunmasız olan bu 3. network kartı için firewall üzerinde yine güvenlik kuralları yapılabilir, fakat mantık olarak DMZ savunmasız bir network ortamı olarak düşünülür. Profesyonel bir firewall ile iç networkünüzü ve DMZ networkünüzü ayırır yada birbirleri arasında yine konuşturabilirsiniz. Örnek olarak müşteri yada ürün veritabanınızı iç networkünüze alıp firewall ile korurken DMZ networkünüzde ki WWW sunucunuzu bu iç servera bağlayıp data alışverişi düşünebilirsiniz. Önemli olan burada network topolojinizi iyi bir uzman tarafından belirlenip sonra uygulamaya alınmasıdır. Böylelikle sonderece güvenli bir network kurulumu yapılırken hemde DMZ üzerinden dış network yani internet dünyası ile de bilgi alışverişi devam edecektir.

19 Kasım 2013 Salı

Mutfağını Seven Bıçağını Sever

Evet, bazı insanlar gerçekten mutfağını seviyorlar, mutfağınızda ki herşeyin düzgün ve kaliteli olması orada geçirdiğiniz vaktinize ayrı bir değer katar. Bugün benim ve eşimin kullanırken lezzet aldığımız bir bıçağımızı anlatacağım sizlere.

Kaliteli bir bıçak tabiki pahalı fakat biz yinede çok da pahalı olmayan ve kullanırken size rahat bir kesim işlemi sunan bir bıçaktan söz edeceğiz. Markamız KAI SHUN ve modelimiz WASABI Black. İki çeşit bıçağını almıştım geçtiğimiz yaz.

 
 
Wasabi Black Nakiri serisi Klasik Japon Sebze bıçağı olarak adlandırılıyor, her mutfak aşığının rahatlıkla alabileceği bir model ve hem de oldukça kaliteli ayrıca inanılmaz bir keskinliğe sahip ve tabiki çok hafif bir bıçak. Teknik özelliklerinede kısaca bakmak gerekirse;
 
  • Sap Malzemesi: Toz haline getirilmiş Bambu ve propilen karışımı
  • Keskin Ucu: çift taraflı bilenmiş
  • Bıçak Sertliği: 58±1 HRC
  • Bıçak Uzunluğu: 16 cm t=2.0
  • Sap Uzunluğu: 12,6 cm
  • Bıçak Malzemesi: Paslanmaz çelik. Parlatılmış.


İkinci bıçağımız ise yine aynı seriden Dilimleme bıçağı:





  • Sap Malzemesi: Toz haline getirilmiş Bambu ve propilen karışımı
  • Keskin Ucu: çift taraflı bilenmiş
  • Bıçak Sertliği: 58±1 HRC
  • Bıçak Uzunluğu: 23,0 cm
  • Sap Uzunluğu: 12,6 cm
  • Bıçak Malzemesi: Paslanmaz Çelik, parlak
 Geçtiğimiz Kurban Bayramında bu bıçağı Pakistan'da Kurban kesimi için arkadaşıma ödünç vermiştim, 200 büyük baş kurban kesiminde kullandıktan sonra bıçağın keskinliğine öyle hayran kalmışlarki bıçağı ücreti karşılığında arkadaşımın elinden almışlar. Et kesiminde bilekleriniz yada avuç içiniz hiç ağrımıyor bıçağı sadece çekmeniz yeterli. Belli bir zaman sonra tek yapmanız gereken hafif bir masat kullanarak (tercihen seramik masat) bıçağı bileylemek bu sayede bıçağınız herzaman keskin kalacaktır.

Paslanmaz çelik olduğu için tabiki sorunsuz bir şekilde her ortamda kullanabiliyorsunuz. Fakat bıçağı yıkama konusunda herzamanki kuralımız geçerli. Bulaşık makinasında hiç bir zaman bıçak yıkamamak gerekiyor. Böylelikle senelerce sorunsuz bir şekilde bıçağınızı kullanabilirsiz. Ayrıca bıçağınızı sadece kesmek için kullanın, asla kavanoz açmak, kemik kırmak, keskin tarafını beton, taş, tahta gibi sert malzemelere vurmamakta oldukça önemli. Eğer her gün yada kullanım yoğunluğuna göre üç günde bir masat ile bileylemede yaparsanız bir yıla yakın zaman bıçağınız körlenmez.

Bu bıçakları Türkiye'de sile bıçakçılık satıyor. Sile bıçakçılığı ziyaretimde de birçok Japon ve Alman üretimi bıçakları inceleme fırsatı buldum. Gerçekten sadece bıçak satışına bu kadar yatırım yapmaları beni sevindirdi. Bugün Türkiyemiz'de bir çok firma bıçak üretiyor, bir Sürmene yada Pirge bıçakları gerçekten bu sektöre yatırım yapıyor, fakat hala Damast çeliği bıçakları üretmememiz Türkiyemiz için bir eksiklik gibi geliyor bana. Umarım bundan sonraki dönemlerde Türkiyemiz'de, belkide kökeni bizim kültürümüzde olan Damast çeliği kullanarak bıçak üretecektir. Bu sitemimi Pirge bıçaklarına bir mektup ile bildirdim bakalım bu mektubuma bir üretim ile cevap verecekler mi?

Mutfağını seven bıçağınıda sever.......

10 Kasım 2013 Pazar

Bıçak Koleksiyonları ve Hill Knives bıçak ve çakı firması

Bugünkü makalemde genel olarak el yapımı bıçak ve çakılar ve özelde ise bu tür bıçak ve çakı üretimi yapan bir firma hakkında biraz bilgi vermeye çalışacağım. Dünyada birçok kişi bu tür özel bıçak ve çakıları topluyorlar ve koleksiyonlarına ekliyorlar. Bu koleksiyoncuların bazıları dizayn bazıları kullanılan malzeme ve bazıları ise özel olarak çok az üretilmeleri sebebiyle koleksiyonlarına bu tip bıçak yada çakılar arıyorlar. Daha birkaç gün önce Rambo III filminde başrol oyuncunun kullandığı o muhteşem bıçağı yakından inceleme fırsatı buldum.

Resimde de gördüğünüz gibi son derece şık bir bıçak fakat resimde ki büyüklüğü sizi şaşırtmasın aslında satır büyüklüğünde dev bir bıçak bu, elinize aldığınızda son derece büyük ve ağır. Fakat şunu belirtmeliyim ki ister sapı olsun ister kullanılan çeliği olsun tek kelime ile muhteşem bir bıçaktı bu! Hemen aklınıza "fiyatı ne kadar acaba?" diye gelebilir; Amerika fiyatı aşağı yukarı 2500 dolar. Ama bir bıçak koleksiyoncusu için bu fiyat fena sayılmaz.

Tabiki bu bıçağı nerede gördüğümüde merak edebilirsiniz, hemen söyleyeyim Rotterdam'da komşumuz olan Hill Knives bıçak firması, 1979 yılından beri bu tür muhteşem bıçak ve çakılar üreten bir firma. Şimdi gelin özetle Hill Knives'in geçmişini direk kendilerinden dinleyelim;

"Bir Hollanda firması olan Hill Knives 1979 yılında Frans ve oğlu Albert van den Heuvel tarafından kuruldu, aslında o yıllarda el aletleri üreten bir firmaydı. 1975 yılında hobi olararak kendilerine ve yakın arkadaşlarına bıçak yapmaya başladılar. Kısa sürede dünyanın birçok yerinden bıçak siparişleri almaya başladılar."



Dünyanın birçok büyük firmalarından da özel siparişler alan firma Hollanda Kraliyet ailesinden merhum Prens Bernhard'a çok özel bir çakı üretmiş ve Kraliyet ailesinden de teşekkür mektubu almış.

Üretilen her bıçak yada çakı en ince ayrıntısına kadar kontrol ediliyor, kayıt altına alınıyor ve tabiki dünyanın en iyi çelikleri ve bıçak sapı için en iyi malzemeler kullanıyor, bu çeliklerden bazıları ise;

ATS 34 58-59 R.C
N690 Co

Henüz ham madde olarak gösterdikleri DAMAST çeliği ( ŞAM Çeliği) malzemesi bile son derece pahalı bir malzeme. Çeliğin sertliğini göstermek için yaptıkları bir demo da ağzı henüz bileylenmemiş bir bıçağı inşaat çivisinin üzerine koyup çekiç ile bir vuruşta çiviyi ikiye böldüler ve bıçağın ağzında nokta kadar bir ezilme oluştu, bu kullandıkları çeliğin ne kadar kaliteli ve sert bir çelik olduğunu bize gösterdi.

Üretilen her bıçak ömür boyu garantili ve tabiki ömür boyu bileme işlemi ücretsiz yapılıyor. Ayrıca bıçağınız teslim edildiğinde firma tarafından bir de sertifika veriliyor.

Hatta Rotterdam'da bir kasap için yaptığı kasap bıçağını 10 yıldır yoğun bir şekilde kullanıldığını ve hala ücretsiz bileme ile bıçağa bakım yaptıklarını bizzat bana anlattılar. Böyle bir bıçağı zaten ev ortamında yıllarca kullanabilirsiniz.  Burada gördüğünüz birkaç çeşit bıçak ve çakı bile size işçilik ve kalite hakkında biraz fikir verecektir.


 















Bu yüksek kalite ve işçilik sayesinde dünyanın en ünlü firmalarından "Asprey in London, Browning Arms, Swiss SIG-Arms" Hill knives a özel koleksiyon bıçak ve çakılar yaptırmış. Benim incelediğim bu bıçaklar gerçekten konleksiyoncular için vazgeçilmez ürünler. Eğer sizde koleksiyonunuza bu bıçak yada çakılardan eklemek isterseniz Hill knives ile direk iletişim kurabilir yada benim aracılığımla onlara ulaşabilirsiniz.

Bıçak koleksiyoncusu arkadaşım ile birlikte koleksiyonumuz için bıçak siparişi vermiştik ve geçtiğimiz günlerde bıçaklarımızı teslim aldık.

Sapı olmayan bu bıçağın dizaynını çok beğeniyorum, kullanımı kolay,  bahçe, dağ ve orman yürüyüşleri  veya avcılık için kullanılabilecek bir bıçak bu, tabiki son derece keskin bileylenmiş, kılıfı termal bir malzeme ve Almanya'da üretilmiş, bel kemerine takılabilmesi için birde kemer tutacağı da yanında veriliyor. Bu sayede üzerinizde taşımanız oldukça kolay. Zor doğa şartlarında da bileğinize dolayabileceğiniz birde ip üzerinde hazır bu sayede bıçağı elinizden düşürmeden de rahatlıkla kullanabiliyorsunuz. 10cm lik keskin ağıza sahip bu bıçağın toplam boyu 19,5cm. Kesici tarafı iki yönlü bileylendiği için hem sağ, hem sol elle kullanımına uygun. Üretiminde A.T.S 34 çeliği kullanılmış. Bu çelik Hitachi Metals firması tarafından bıçak endüstrisi için üretilmiş. 58-59 HRC sertlik derecesine sahip. Bu sayede ağzı kolay kolay bozulmuyor. Çok kötü şartlarda zorlanmadığı sürece yıllarca kullanılabilir.


Son olarak, bu güne kadar birçok özel dizayn modeller üreten Hill knives websitesinden daha fazla modellere ulaşılabilir. Bazı bıçak ve çakılar şuan için stoklarında mevcut, fakat siz çok özel bir bıçak yada çakı yaptırmak isterseniz tabiki bu da mümkün.
Websitelerinde ki modeller 350 euro fiyattan başlıyor ve tabiki kataloglarında ki bazı modellerin fiyatları 25.000 euro ya kadar çıkıyor.






8 Kasım 2013 Cuma

Yeni nesil mobile telefonlar ve seçimi nasıl yapılmalıdır?

Bu makalemde 2005 senesinden itibaren çok büyük bir gelişme yaşayan akıllı cep telefonları hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.

Biliyorsunuz ki Apple iphone cep telefonunun dünyada yaptığı muhteşem etki ile birlikte akıllı cep telefonu piyasasında ki fırtına dinmek bilmedi.

Akıllı cep telefonu piyasasının aslında ilk telefonlarını Microsoft başlatmıştı fakat zannediyorum ki piyasanın bu derece büyüyeceğini onlarda pek fark edemediler. Ne zaman ki Apple iphone piyasaya çıktı, Google ve Microsoft hareketlenmeye başladı.

Şu anda genel olarak üç büyük mobil işletim sistemi piyasaya hakim. Eğer sıralamak gerekirse, Android, iOS ve Windows 8 RT. Tabiki bu üç büyüğün hepside birbirinden iyi sistemler.

Fakat yeni bir cep telefonu almak isterseniz hangi özelliklere bakmanız gerekir ve tabiki hangi marka telefon almak gerekir. Çünkü telefon üreticileri her işletim sistemi için mutlaka birkaç çeşit model üretiyor.

Ben şuana kadar yukarıda ki bütün işletim sistemlerine ait telefonlardan kullandım yada test ettim. Tabiki sizlere bazi tüyo ve bilgiler aktaracağım ve telefon seçmenizde size yardımcı olmaya çalışacağım.

Birinci olarak Apple cep telefonları ile başlayalım;

Biliyorsunuz Apple yaklaşık her heryıl bir model çıkartıyor ve her iki modelden sonra da mutlaka modellerde köklü değişiklik yapıyor. Mesela iphone 4 ile 4S arasında fiziksel çok fark olmadığı halde sadece donanım iyileştirmeleri yapılıyor ve iphone 5 çıkıyor sonrasında şu sıralarda 5S piyasaya sürülüyor. 5 ile 5S arasında fiziksel bir fark yok fakat donanım yine iyileştirilmiş durumda. 5S ile birlikte iOS 7 sürümü ile yeni nesil ve kullanıcı ara yüzü tamamen değiştirilmiş bir işletim sistemi de yayınlandı.

Iphone şu anda piyasada ki en pahalı telefon. 150 dolar civarına mal olan bir 5S neredeyse 600 dolar ve hafızasına göre 800 dolar fiyatlara satılıyor Amerikada. Bu inanılmaz kâr marjı tabiki herkesi ürkütüyor fakat hem işçilik hem iOS işletim sistemiyle tamamen göz dolduran bir ürün. Şu ana kadar birçok arkadaşım ve müşterimden en ufak bir şikayet bile duymadığımı belirtmeliyim. Çok büyük bir program hazinesine sahip bir sistem olan iOS tablet sürümü olan iPAD cihazlarıylada kullanıldığı için program uyumu ve paylaşımı sayesinde çok rahat bir kullanım sunuyor.

Eğer hem kurumsal ve hem de günlük özel kullanmayı düşünüyor ve maddi olarakta bütçenizi zorlamıyorsa tabiki iphone kolay kolay vazgeçilmeyecek bir ürün olarak karşımıza çıkıyor.

İkinci ürün ise Google ın ünlü mobil işletim sistemi Android 4.3

Her ne kadar Steve Jobs "Android çalıntı bir işletim sistemidir" de dese, gerçekten oldukça başarılı ve popüler bir işletim sistemidir Android. Şu anda 4.4 sürümü hazırlanıyor ve çok yakında yayınlanacak olan bu unix tabanlı mobil işletim sistemi, inanılmaz çok çeşit ücretsiz program hazinesine sahip bir sistem, bu özelliği sayesinde tabiki birçok genç bu işletim sistemine sahip cihazları tercih ediyor. Tabiki herkese açık bir kod sistemi olması sebebiyle yüzlerce çeşit cihaza, telefona ve tablet bilgisayarlara göre programlanabiliyor ve sorunsuz çalışıyor mesela;

- Araba teypleri
- Ev medya sunucuları
- Cep telefonları
- Tablet bilgisayarlar

Tabiki bukadar popüler olması, ücretsiz olması ve unix tabanlı yazılım yapan firma ve programcıları kendisine bağlamasıyla dünya genelinde en geniş kullanıma sahip mobil işletim sistemi olmaya hak kazanıyor.

Üçüncü olarak ise Microsoft Windows 8 RT

Microsoft tarafından geliştirilen bu işletim sistemi oldukça yeni ve diğer iOS ve Android den daha farklı bir kullanıcı arayüzüne sahip bir işletim sistemi. Oldukça yeni bir sistem olduğu için iOS yada Android kadar programa sahip değil fakat en son istatistiklere göre sürekli yükselişte olan bir işletim sistemi. Çift çekirdekli Nokia modellerde gördüğüm kadarıyla oldukça akıcı çalışıyor.

Şimdi telefon seçimimiz yapalım;

Apple iOS işletim sistemine sahip bir telefon düşünüyorsak tabiki seçim hakkımız şu an için 3 tane;

iphone 5
iphone 5S
iphone 5C

Bu konuda çok fazla detaya gerek yok çünkü hem estetiği, hem satış sonrası desteği ve hemde yazılım bolluğu sayesinde her zaman gözde bir telefon olarak iphone'u önerebiliyorum.

Android işletim sistemine sahip bir telefon almayı düşünüyorsanız benim birinci tercihim yine Google'ın ürünü olan Nexus marka telefonu almaktır. Çünkü google android işletim sistemini bu telefon üzerinde geliştiriyor, ayrıca telefon ile sadece android işletim sistemi veriliyor, herhangi extra program yada widge yüklü olmuyor. Bu sayede telefon oldukça rahat, hızlı ve kilitlenme yada çökme problemi yaşamıyor. Tabiki yeni bir android sürümü çıktığında ilk olarak bu telefona gönderiliyor, çünkü diğer markalarda bu güncelleştirmeler çoğu zaman gelmiyor yada aylarca beklemek gerekebiliyor.

Android sisteme sahip Nexus 4 marka şu anda LG tarafından üretiliyor. Bir iki ay içinde ise Nexus 5 modeli piyasaya sürüleceği duyuruldu. Eğer Nexus a ulaşma imkanınız yoksa tavsiye edebileceğim ikinci marka HTC ONE modelidir. Oldukça başarılı, hızlı çalışan bir telefon ve çok fazla program yükü ile de karşımıza çıkmıyor. Dizayn ve donanım özellikleride başarılı ve birçok özelliği Nexus ile aynı. Tavsiye edebileğim üçüncü makina ise LG G2 modelidir. LG nin G2 modeli zaten bütün özellikleri ile Google Nexus a benzemekte.

Windows 8 RT için tabiki aklımıza gelen ilk telefon Nokia nın modelleri, biliyorsunuz 10 sene önce dünyanın en büyük telefon üreticisi olan Nokia iflasın eşiğine geldi ve Microsoft bu firmaya oldukça yüklü bir para transferi yaparak Nokia yı biraz ayağa kaldırdı, şu anda Nokia, Microsoft firması için Windows 8 RT telefonlar ve tabletler üretmekte. Bu sebeple benim Windows 8 RT için birinci tercihim Nokia modelleridir. Fakat ikinci olarak HTC nin modellerini rahatlıkla tavsiye edebilirim.

Eğer "Benim için hız ve sorunsuz çalışma herşeyden önemlidir." diyorsanız, tabiki herzaman için işletim sisteminin üreticisinin kendi telefonunu seçmekte fayda var. Bu hiç bir zaman göz ardı edilmeyecek önemli bir konu ve telefon alırken birinci olarak bu ayrıntıya dikkat etmeniz gerekiyor.

Şimdiden yeni telefonunuz hayırlı olsun.....











4 Kasım 2013 Pazartesi

Torpig diğer ismiyle Sinowal Virüs Saldırıları

Bugünkü makalemde sizlerle çok önemli bir virüs olan Torpig yada diğer ismiyle Sinowal virüsünden bahsedeceğim.

Çok fazla teknik bilgi verip kafanızı karıştırmayacağım, aslında eski bir virüs bu fakat yüzlerce değişik sürümü çıkmış durumda. 2008 yılında ortaya çıkan bir virüs bu ( gerçi 2005 yılından itibaren konuşulmaya başlanmıştı) ve gerçekten son derece profesyonel bir grup yada bir uzman tarafından yazılmış. HTML enjekte yöntemi ile banka hesap numaraları, kullanıcı adları ve şifreleri toplayıp belli serverlara bağlanıp bu bilgileri karşı taraftaki Hacker'lara aktarma işi yapıyor. Bugüne kadar belki milyonlarca insanın banka bilgileri bu virüs tarafından çalınmış bulunmakta. Windows XP işletim sistemi yüklü makinalarda daha çok Mebroot olarakta karşımıza çıkmakta.

Bunca yıl geçmesine rağmen benim karşılaştığım en güçlü virüslerden biri bu virüs olmuştur. Çünkü çok ciddi ve çok karmaşık bir yapıya sahip bir virüs bu, bu makaleyi yazdığım şu günlerdeki hiçbir virüs tarayıcı yada koruyucu bu virüsü yakalayamadı dersem sorunun nekadar büyük olduğunu anlarsınız.

Torpig Sinowa/Mebroot ilk olarak çalıştırıldığında hemen Windows XP makinaların Master Boot Record (MBR) sine kendisini bulaştırıyor. Makina her çalıştığında tabiki boot işlemi sırasında gizlice hafızaya yükleniyor. Her nekadar Vista SP1 den itibaren MBR ye kayıt ve ulaşım bloke edilsede yinede belli sektörlere ulaşım var ve virüs bu bölgeleri kullanıyor. Virüs karmaşık bir bekleme yöntemide kullanıyor, mesela MBR ye kendini direk kaydetmiyor önce 8 dakika bekliyor ve sonra bilgisayarı analiz etmeye başlıyor ve 10 dakika sonra Registry ve bilgisayar ayarlarını değiştiriyor. Bütün bu işlemleri 42 dakika içinde yapıyor ve arkasında hiçbir iz bırakmadan kendisini gizliyor.

Sisteme birkez başarılı bir şekilde bulaştıktan sonra, sistem kaynaklarında görülmeyecek şekilde gizli olarak arka planda çalışıyor. Tabiki bu hali ile Windows işletim sisteminin en alt tabanı olan kernel mode da çalışıyor ve kendi network iletişim sistemini kuruyor ve yaptığı bütün network iletişimlerini 128-bit şifreliyor.

Virüsün bünyesinde uzun bir banka listesi var bu liste ile sahte banka sayfalarını sizin önünüze getiriyor ve formları doldurmanızı bekliyor.

Bundan sonraki adımda ise; Hafızada çalışırken bir exe dosyası kullanmıyor ve Registry de yaptığı değişiklikleri bulmak oldukça zor oluyor. Ayrıca sürücü modül de kullanmıyor bu sebeple Task manager da svchost.exe yada rundll32.exe dosyaları altında herhangi bir process de göremiyorsunuz.

Eğer bilgisayarınızdan bilgi alacaksa onları alıp gizli birşekilde gönderiyor fakat eğer gerekiyorsa yaptığı dış bağlantı ile yeni Truva yazılımınıda download edip kendisi çalıştırıyor ve bu programda kesinlikle farkedilemiyor.

Windows XP kullanıcıları bu virüs için son derece kolay hedef oluyor. Windows un üzerindeki firewall ise kesinlikle işe yaramıyor. Hemen hemen her ay yeni bir sürümü çıktığı için neredeyse hiçbir virüs programı bu virüsü yakalayamıyor. Virüs tarama ve silme programı yazılımcılarını bile hayrette bırakan bir virüs bu, çünkü her yeni versiyonu farklı bir tip yazılım ile hafızaya yükleniyor ve virüs programı yazılımcıları günler sonra güncelleme çıkarabiliyor.

Aslında bu virüsten korunma yolu pek yok, mümkün olduğunca yabancı mailleri ve özellikle ek olarak gönderilen dosyaları açmamak ayrıca bilmediğiniz websitelerine girmemek en öncelikli korunma yolları arasında. Ayrıca Adobe PDF okuyucu, Flash Player, Apple Quicktime gibi program dosyalarınada  dikkat etmek gerekiyor. Mümkünse en son sürümlerini bilgisayarınıza yüklemeniz gerekiyor.

Bu virüsün ilk versiyonları Vista SP1 den itibaren sisteme bulaşamıyordu, fakat benim bugünlerde gördüğüm kadarıyla Windows 7 ye bile kolaylıkla bulaşabiliyor. Windows XP zaten artık savunmasız durumda.

Bu virüs hangi yolla bilgisayarınıza bulaşıyor?

a- Virüsün ilk çıktığı zamanlarda gelen bir mail ile kullanıcıya sahte bir bilgi veriliyordu ve bankanızdaki bir sorun yüzünden üyelik bilgilerinizi güncellemeniz isteniyordu ve size bir link üzerinde bankanızın sayfasının birebir kopyası sahte bir form yüklü siteye yönlendiriliyordunuz (Phishing).
b- Yine yakın bir arkadaşınızın ismi ile gelen bir mailde bir firmaya yada bir kuruma borcunuzun bulunduğu ödenmeyen faturaların mailin ekinde PDF dosyası halinde gönderildiği açıp bakmanızı ve iletişime geçmenizi istiyor. Fakat her nekadar PDF densede dosya ismi fatura.pdf.zip gibi bir dosya oluyor, zip (sıkıştırılmış) dosyayı açtığınızda yine içeride faturalar.exe gibi bir exe dosyası çıkıyor ve onuda çalıştırmayı denerseniz virüs hemen kendini çalıştırıyor. Bu yüzden gelen maillerin ekindeki dosyaları asla açmamak gerekiyor. Çünkü hiçbir kurum yada firma mail ile durup dururken size ödenmeyen faturaları göndermez.

Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise, windows kullanıcısının yönetici olması yada kısıtlı kullanıcı olması hiç önemli değil, benim sistemlerimde kullanıcıların yönetici hakları olmamasına rağmen bu virüs sisteme hemen bulaşabilmişti.

Bu virüsün bulaştığını nasıl anlayabiliriz?

Birincisi dış dünya IP adresinizi spam blacklist lerde kontrol etmeniz gerekiyor, eğer ip adresiniz listelenmiş ise zaten hemen uyarı ekrana çıkacaktır.
Ikincisi Torpig virüsü sisteminizde varsa blacklist sitesinde de sizin sisteminizden belli bir dış ip adresine bağlantı var diyorsa (ki  o ip adresi benim virüs bulaşan sistemimde 108.61.18.43 idi.) hemen ilgili pc yi networkten çıkartıp temizlik işlemine başlamak gerekiyor.

Eğer sisteminiz büyük ve 10 pc yada daha fazla pc ye sahipseniz, işiniz biraz daha zor olacaktır. Virüslü pc yi bulmak için ben Microsoft TMG Firewall Server i kullanıp 108.61... ipsine bağlanan bütün bilgisayarları dinlemeye alıp listelettim ve virüslü makinayi 15 dakika içinde buldum. Fakat sizin böyle bir imkanınız yoksa  wireshark gibi bir network dinleme programı ile networkünüzdeki trafiği dinleyip virüslü pc yi bulmanızı öneririm. Eğer o da olmuyorsa mecburen her pc yi ayrı ayrı taramanız gerekecek.

Hangi Virüs Programları Kullanılabilir?

Kısaca söylemek gerekirse benim denediğim hiçbir virüs programı bu virüsü bulamadı!!!!

Denediklerim;
Malwarebytes anti root kit BETA
Malwarebytes Antimalware
Norton Power Eraser
TDSS Root Kit Killer
GMER Root kit Scanner

Yukarıda ismi yazılı programların hiçbiri Torpig Virüs ü tespit edemedi. Ayrıca Microsoft Security Essentials ile yaptığım kontrolde de hiçbir iz yoktu.

En son denediğim program ismi pek duyulmayan IBM e ait Trusteer isimli bir virüs programı idi. Bu program aslında bankalar tarafından öneriliyor. Virüslü sisteme bu programı yükleyip birkaç dakika bekledikten sonra program hemen beni uyardı ve sistemde Torpig virüsü tespit edildiğini bildirdi. Hemen Restart yapıp bilgisayarı yeniden başlattı ve bu virüsü silmeyi başardı.

Fakat henüz bitmedi!!! Bu virüs silseniz bile geri gelme ihtimali var, nasıl mı?

Master Boot Record (MBR)  üzerinden yeniden kendini aktif hale getirebiliyor. Bu sebeple bilgisayardaki önemli dosyaları dikkatle yedekleyip, bilgisayarımızın sabit diskini değil formatlamak ancak Partition dediğimiz sabit diskin üzerindeki bölümleri de silmemiz gerekiyor. Yani sanki fabrika ayarlarına geri getirmek gibi birşey bu. Formatlama işlemi partition dediğimiz bölümü silmediği için bu yeterli bir işlem olarak görülmüyor. Sabit diskin bölümleri silinip yeni bölümler açıp işletim sisteminizi yeniden kurmanız gerekiyor.

Bu virüs beni birkaç gündür baya bir yordu ama umarım sizleri çok fazla yormaz...







10 Ekim 2013 Perşembe

Birden Fazla Router/Access Point ile Kapsama Alanı Geniş Kablosuz İnternet Kurulumu

Çok büyük bir bina içerisinde birçok noktaya kablosuz internet kurulumu gerektiğini düşünün, acaba böyle bir networkü nasıl kurabiliriz? Bugünkü makalemde kısaca bu konuya değinmek istiyorum.

Öncelikle kaç adet noktaya kurulum yapmamız gerektiğini belirlememiz gerekiyor sonrasında ise kullanacağımız malzemelerimizi hazırlayıp işe başlayabiliriz. Eğer binamızda hazır bir network altyapısı varsa işimiz bir miktar daha kolay olacaktır. En azından kablo döşeme işimiz fazla olmayacak ve sadece cihazların kurulumunu yapıp ayarlamalarını yapmamız yeterli olacaktır. Eğer internet modem/routerımızın bulunduğu noktaya kadar kablolarımız yeterli ise ozaman kısaca anlatımımıza geçelim.

İnternet Router/Modemimizin bulunduğu nokta yada uygun bir yere kullanacağımız bağlantı noktası adedine yetecek kadar bir switch bağlamamız gerekiyor. Router/Modemimizden gelen internet network kablomuzu bu switch e bağladıktan sonra diğer noktalardan gelen bütün kablolarıda switch in üzerine takıyoruz ve birinci kurulum işlemimizi tamamlıyoruz fakat tabiki internet router/modemimizin üzerinde birkaç ayar yapmamız ve bazı notlar almamız gerekiyor.

Bir bilgisayar yardımı ile internet modemimizin ip adresi ile içine girip aşağıdaki ayarları yapıp gerekli bilgileri not edeceğiz.

192.168.2.1 olarak düşündüğümüz internet modem/routerımızın içine gerekli kullanıcı adı ve şifre ile giriyoruz.

1- DHCP ayarlarına gidip ip dağıtımını 192.168.2.10 gibi bir ip adresinden başlatıyoruz. Bunun sebebi 192.168.2.2  ...3   ...4  ...5 ile biten ip adreslerini binamızın içine yerleştireceğimiz diğer cihazlara statik olarak atama yapmamızdır.
2- Kablosuz internet ayarlarının yapıldığı bölümü ihtiyacımıza göre ayarlamamız gerekiyor,
    a- SSID ismini belirlemek
    b- Kablosuz yayın kanalını belirlemek (tavsiyem kanal 1) ve bir yere not etmek
    c- Kablosuz şifreleme için şifrenizi girip bir yere not etmek

Şimdi bina içine bağlayacağımız diğer 4 cihazımızın ayarlarını yapalım;

İp ucu: Eğer aynı network üzerinden ikinci routerı bağlarsanız sıkıntı yaşayabilirsiniz, buyüzden ilk routerı kapatmak yada bilgisayarı direk ikinci routera bağlamak en doğrusudur.

İkinci Routerın ip adresine göre içine girip aşağıdaki ayarları yapalım;

1- DHCP ayarlarına gidip bu özelliği kapatıyoruz. Çünkü sisteme bağladığımızda bir network üzerinde iki adet DHCP özellikli cihaz kullanılamıyor.
2- Routerın LAN ayarlarının yapıldığı yerden routerın ip adresini 192.168.2.2 yani birinci routerın ip aralığında fakat bir değişiği olacak şekilde ayarlayalım.
3- Birinci routerın Kablosuz ayarlarının birebir aynısını yapıp (SSID, Şifre) birtek kabolusuz yayın kanalını 3-5 kanal ileri bir kanal seçelim (tavsiyem kanal 6).

Üçüncü ve Dördüncü Routerların ayarlarınıda ikinci router gibi yapacağız birtek dikkat etmemiz gereken Kablosuz kanal ayarlarının her cihazının farklı olması (tavsiyem kanal 11 ve diğer cihaz için kanal 14)

Bütün bu işleri tamamladıktan sonra, Switch imizden gelen kabloları Routerlarımızın WAN portuna DEĞİL, LAN portuna takacağız. Bu yöntem ile interneti bize sağlayan Modem/Routerımızın internet sunumu bütün routerlara geçiş yapmış oluyor, aslında sonradan bağladığımız bu 4 cihaz Access Point oluyor router özelliklerini kullanmamış oluyoruz. Kablosuz ayarlarımızında bütün ayarları aynı olduğu için bina içerisinde hareket halindeyken elimizdeki cep telefonu, laptop yada tabletimiz sorunsuz bir biçimde bağlantı noktalarına bağlanmış olacaktır.


7 Ağustos 2013 Çarşamba

Profesyonel Hattori Japon Bıcakları

Bugün sizlere çok özel bir bıçak markası hakkında bilgiler vereceğim. Japon samuray kılıçlarını hepimiz biliriz, bu kılıçların bir belgeselde yirmi beşbin dolara kadar fiyatının olduğunu görmüştüm ve çok şaşırmıştım, tamamen elle yapılan bu kılıçlar çok özel çelikler kullanılarak saatlerce süren çalışmalar sonunda yapılmakta. İşte aynı bunun gibi, Japonyanın samuray kılıçlarının yapıldığı sanayi şehri Seki de üretilen mutfak ve av bıçağı üreticisi bir ustayı biraz tanıyacağız.



Ichiro Hattori, Ürün hatalarını asla kabul etmeyen bir esnaf ünvanına sahip.
Ichiro Hattori şuanda 76 yaşında olan Japonyanın ünlü samuray kılıç ve bıçak üretim merkezlerinden Japonyanın Seki şehrinde ki atölyesinde dünyanın en iyi mutfak ve av bıçaklarını üreten en eski bıçak ustalarından biridir. Daha 18 yaşında iken Masahiro isimli bıçak fabrikasında işe başlamış ve 1971 yılında kendi bıçak atölyesini açarak yüksek kalitede mutfak ve av bıçağı üretimine başlamıştır. Hattori ismini verdiği bıçak markası ile kısa sürede dünyaca ünlü bir marka olmuştur.
Üretimini yaptığı bıçakların bütün üretim aşamasını titizlikle inceleyen en ufak bir hatada üretim bandından bıçağı çıkarıp ya yeniden düzeltmeye yada tamamen imha ederek tekrar üretime başlayan son derece profesyonel ve titiz bir ustadır.
Bu kadar titiz çalışması ve mükemmel bıçaklar üretmesi sayesinde " Dünyanın En İyi Bıçak Ustası" ödülüne layık görülmüş ayrıca SEKİ BIÇAK SANAYİ DERNEĞİ tarafından En Mükemmel Nitelikli Usta Ödülüne sahip olmuştur.
Bıçakları, Japonya ve Amerika üzerinden satışa sunulmaktadır fakat elle üretim yapıldığı için üretim kısıtlıdır ve aylarca bu bıçaklara sahip olmak için beklemek gerekmektedir.
Birçok çeşit mutfak bıçağı ve av bıçakları üretimi yapmaktadır. http://www.japanesechefsknife.com adresinden bütün ürünleri görmek mümkündür.
Hattori HD Damast stainless steel ( Şam çeliği) en çok satılan ürün çeşitidir. VG10 japon çeliği üzerine 63 kat şam çeliği çalışılmış son derece sert bir bıçaktır. Klasik japon çeliği teknolojisi ile şam çeliği birleştirilmiş ve ortaya çok yüksek kalitede bir çelik ve son derece şık bir bıçak modeli çıkmıştır. Rockwell sertlik standardına göre 60 ile 61 derece HRC ye sahip bu bıçakların kalite kontrolu bizzat Hattori bey tarafından titizlikle yapılıp kontrol ve testlerden geçen bıçakların üzerine Japonca  Ichiro Hattori ismi kazınmaktadır.
Pakkawood ahşap siyah renkli pinli sap ile son derece şık bir hediyelik kutu ve sertifika ile müşterilere sunulmaktadır.
Üzerinde Hattori logo ve imzası olan her bıçak Hattori kalitesine sahip bıçak demektir. Şu sıralarda temini son derece zor olan bıçaklardır. Hem Hattori beyin sağlık problemleri ve hem üretimin son derece yavaş olması sebebiyle aylarca listede bekleyen müşterileri bulunmaktadır.
Çok zor da olsa HD-5 ve HD-7 model bu bıçaklardan temin etme şansına sahip oldum ve koleksiyonuma ekledim.
Bu bıçakların bileylenmesi özel bileme taşları tarafından yapılmakta ve asla motorlu bileme taşlarına tutulmamalıdır. Anneme hediye olarak aldığım damast çeliği harika bıçağımı bileme taşım yanımda olmadığı için bir bıçakçıda biletmek zorunda kaldım ve maalesef bıçağımı mahvettiler. Motorlu taşa tuttukları için o muhteşem şam çeliği desenimi sildiler ve bıçağımın şeklini bozdular.
Unutulmaması gereken bir diğer konu ise hangi bıçak olursa olsun asla bulaşık makinasında yıkanmamalıdır. En doğrusu her kullanımdan sonra mutlaka yıkanıp kurulayıp öylece saklanmalıdır.


2 Temmuz 2013 Salı

Port Trigger ve Port Forwarding arasında ki fark

     Port Triggering teknolojisi ile Port Forwarding teknolojisi arasında ki en belirgin özellik Port Forwarding de ilgili bir port tek bir network cihazına yönlendirilebilmesidir fakat Port Triggering de ilgili portların açılıp network deki cihazların istekleri dinlenerek ilgili cihaz ip adresine port un yönlendirilmesidir.

    Bu iki teknoloji arasında seçim yapmak networkünüzdeki cihazlar ve birden fazla cihazın aynı portları kullanıp kullanmamasına bağlı olarak seçilebilir. Mesela 3389 Remote Desktop protokol portu belki tek bir bilgisayara bağlanmak için kullanılacaksa Port Forwarding yeterli olabilir. Fakat hem Playstation ve hem Bilgisayarınızda oynayacağınız bir oyun yada oyunlar iki cihazda da aynı portu kullanarak internete bağlanıyorsa o halde Port Triggering kullanmak en doğrusu olacaktır.

   Ayarlama şekli ise Router cihazınızın Port Triggering ayarlarının yapıldığı ekranda dış dünyaya açılması gereken portlar tespit edilerek yapılabilir, örnek olarak aşağıdaki Linksys Router ekranına bakarak sizde kolaylıkla bu ayarı yapabilirsiniz.


İyi seyirler....

30 Haziran 2013 Pazar

İki Router bağlı Networklerde Port Forwarding (Port yönlendirme işlemi).

     Çok Karşılaşmasakta bazı firmalarda iki adet network routerı kullanıldığını görüyorum. Bu makalemde sizlere iki router bağlı sistemlerde sorun olan port yönlendirme (port forwarding) işleminin nasıl yapıldığını anlatmaya çalışacağım.

     Router cihazının üzerinde iki adet IP adresi bulunuyor. Birisi dış dünyaya bakan External IP, diğeri iç networkümüzü yöneten Internal IP. İç networkümüzden routera giriş 192.168.1.1 tarzında fabrika tarafından belirlenmiş (Gelişmiş routerlarda bu ip adresini istediğiniz şekilde değiştirebilirsiniz.) durumdadır. Dış dünya ip adresi ise internet sağlayıcınız tarafından statik yada dinamik olarak atanan bir ip adresidir. Router güvenliksiz network dediğimiz internet network datalarını içeri alır ve iç networkümüzdeki bilgisayarlarımıza dağıtır veya yönlendirir. Routerların üzerinde genel olarak 4 adet network portu (LAN) ve 1 adet Dış network girişi dediğimiz WAN girişi vardır. 4 adet bilgisayar yada printer vb. cihazlardan fazla cihazın bağlı olduğu networklerde Switch dediğimiz çoklayıcıları kullanırız. Bu switchleri kullanarak 254 adet network cihazını bu router cihazına bağlayarak network kurmamız mümkündür.

     Normal network uygulamaları yukarıda açıkladığım gibi yapıldığında herhangi bir sorun çıkmadan çalışır. Fakat bir başka sebepten dolayı ikinci bir router kullanıldığında ve ayarları düzgün yapılmadığında networkte bazı sorunlar görülmeye başlayabilir. Bunlardan en önemlisi, ikinci router üzerine bağlanan bir bilgisayar yada Xbox veya Playstation vb. cihazlar belli portlar üzerinden bazı servislere ulaşmak istediğinde iç networkten dış network e doğru gidişte sorun olmasada ilgili servislerin serverları bu ikinci router üzerinde ki cihazınıza ulaşmak istediğinde başarılı olamayacaktır. İşte bu noktada port açma ve açılan bu portun ilgili cihaz IP adresine yönlendirilmesi gerekmektedir. Gerçi bu işlem tek bir router sistemlerde de gereklidir fakat ayarları daha kolay olduğu için bu makalede anlatmayacağım.

    Evet şimdi test sistemimizde ki verilere göre anlatımımıza başlayalım.

Router1: internal ip adres: 192.168.1.1
               external ip adres: 83.83.83.83 (internet servis sağlayıcının verdiği ip adresi)

Router2: internal ip adres: 192.168.10.1
               external ip adres: 192.168.1.2 (Router1 in verdiği ip adresi)


     Gördüğünüz gibi router1 ip adresi dağıtmaya başlıyor ve router2 ye 1.2 ile biten ip adresini veriyor. Fakat Router2 nini iç networke ip adres dağıtma aralığı farklı. Bu yüzden router2 ye bağlı bilgisayar 10.2 ile biten farklı bir ip adres alıyor.

      Şimdi router2 nin içine girerek onun bilgisayarlara dağıttığı ip adres aralığını değiştirip 192.168.10.1 değil 192.168.1.3 den başlayarak dağıtım yapmasını sağlayacağız. Tabiki kendi ip adreside 10.1 den 1.2 olarak değişmiş olacak. Bu sayede router1 ile router2 aynı ip aralığına sahip olacak. Bu işlemi başarılı bir şekilde tamamladıktan sonra tabiki geriye pek birşey kalmıyor.

     Şimdi router2 nin NAT ayarlarını yapalım; Bilgisayarımızın yeni ip adresinin 192.168.1.3 varsayalım. O halde 83 nolu portumuzu bilgisayarımızın ip adresine yönlendirelim.

     Şimdi router1 in NAT ayarlarını yapalım; 83 nolu portumuzu router1'in external yani dış ip sine (192.168.1.2) yönlendirelim.

     Böylelikle dış internetten gelen 83 nolu portu kullanma isteği router1 deki ayarlara göre ilk olarak router2 nin ip adresine yönlendiriliyor daha sonra paket yoluna devam edip router 2 nin içindeki NAT ayarlarına ulaşıyor ve oradan da router2 görevi devir alarak ilgili paketi bilgisayarımızın ip adresine yönlendiriyor.

     Bundan sonra ki bir makalemizde Port Trigger özelliği üzerinde durmaya çalışacağım.

     İyi seyirler. 

29 Haziran 2013 Cumartesi

İnternet Ortamında Çocuk ve Gençleri Koruma Teknikleri

     Daha önce ki makalemde de bahsettiğim gibi internet ortamından hem kendimizi hem çocuklarımızı korumak için çeşitli yöntemler var. Bunlardan birtanesi de DNS server ayarları yaparak bilgisayarımızdan yapılan hertürlü internet bağlanma isteklerini bir filtreden geçirebiliriz.

      DNS server yöntemlerinden en çok kullanılan yöntem OpenDNS yöntemidir. OpenDNS dünyanın en büyük açık Domain isim serverlarından biridir. www.opendns.com sitesinden birçok detaylı bilgiye ulaşılabilir. Yapmanız gereken PC, Laptop yada Router (en doğrusu budur) ayarlarınızdan DHCP server ayarlarının yapıldığı yerde ki DNS server 1 ve 2 ye 208.67.222.222 ve 208.67.220.220 ip adreslerini girmeniz yeterlidir. Bu sayede, ev yada iş yeri ortamında ki bilgisayar yada internet cihazlarınızı Phising, spambot, malware, kötü amaçla hazırlanmış websiteleri, pornografik, gereksiz yada yanıltıcı reklamların sunumu yapılan websiteleri bloke ederek koruyabilirsiniz.

     Ev kullanıcıları için özel yönetim paneli ile opendns websitesine üye olarak, networkünüzde ki bütün internet bağlantı isteklerini izleyebilir, birkaç seviyeden oluşan bloklama yöntemi ile Facebook, twitter gibi sosyal medya websitelerine kadar blok işlemi yapabilirsiniz.

     Bu DNS yöntemi Türkiyede de benzer bir yöntemle kullanılmaktadır. Fakat ücretli olduğu için belki birçok kullanıcı bu servisten faydalanmak istemeyebilir.

27 Haziran 2013 Perşembe

İnternet Ortamında Reklamlardan Korunma Teknikleri.

     Hem Sosyal Media olsun, hem websiteleri olsun artık websitelerinde yayınlanan reklamlar hayatımızın bir parçası olmaya başladı. Fakat bazen bu reklamlar sayesinde maalesef ziyaret ettiğimiz websitelerine dahi konsantre olamıyor veya bir haber, bir makale dahi okuyamıyoruz. Hele hele Youtube ortamında hemen hemen her videonun başında ki reklamlar son derece rahatsızlık verebiliyor. Bugünkü makalemde birkaç basit yöntemi sizinle paylaşmak istiyorum;

     Bir websitesinde ki reklamları bloke etmek birkaç yöntem ile mümkün. Bunlardan birincisi internet gezgincinize özel plugin yükleyerek birçok reklamı bloke etmek mümkün. Fakat bu tip plugin ler genellikle flash animasyonlarını bloke ediyor. Firefox ve Chrome için bu tip plugin leri bulmak ve yüklemek mümkün. Bunun dışında girilmesini istemediğiniz websiteleri yada bağlantı kurulmasına izin vermediğiniz serverlar, yada belli ip adreslerini yada Youtube reklam videolarını tek seferde bloke etmek için benimde yoğun olarak kullandığım host file tekniği ile birçok trojan, reklam, virüs, malware ve benzeri kötü amaçlı yazılımları durdurabiliyorum.

     Evet yöntemimiz oldukça basit, http://winhelp2002.mvps.org/hosts2.htm websitesinde ki işlemleri bir kaç dakika içinde uyguladığınızda yukarıda ki bütün kabuslarınızdan kurtuluyorsunuz. Bu yöntem ile birçok müşterimi ve çocuklarını büyük sıkıntılardan kurtardım. Artık Reklamsız bir Youtube ve diğer sosyal media siteleri gezmek mümkün.

     Burada dikkat etmemiz gereken önemli bir husus var o da, bu host file in içindeki domain isimleri ve ip adresleri sürekli güncelleniyor her 15 günde bir bu siteye uğrayıp enson sürümü bilgisayarınıza yüklemenizi tavsiye ederim. Tabiki bu host file in en altına kendi tespit ettiğiniz domain isimleri ve ip adreslerini de ekleyebilirsiniz.

     İyi seyirler....

25 Haziran 2013 Salı

Japon Çeliği ve Kaliteli Bıçaklar

    Belki sizlerde duymuşsunuzdur, Japon çelikleri sonderece kalitelidir. Tabiki Samuray kılıçları ve benzeri kesici aletlerde Japonlar oldukça başarılı ve ileri teknolojiye sahiptirler. Sanayi devriminden sonra büyük millet ve devletler teknoloji yarışına giriştiler ve günümüz teknolojisini yüz küsür sene içerisinde inanılmaz boyutlara getirdiler. Tabiki bizlerde bu yarışın meyvelerini kullanmaya başladık.

   Belki biliyorsunuz çelik denilen maden demir madenine karıştırılan %4 lük karbon sayesinde elde ediliyor. Hem paslanmaya karşı oldukça dayanıklılık ve sertliği ile bugünkü teknolojinin vaz geçilmez madenlerinden biri durumunda. Ben burada bütün demir, karbon ve çelik teknolojisinin fizik bilimine göre açıklamasını yapmayacağım, fakat bıçak yada kesici aletler hakkında aklınızda bulunması gereken bilgiler vereceğim.

   Japonlar ve tabiki diğer milletler yüzyıllar önce demiri odun ateşi üzerinde ısıtarak ve döverek demiri çelik haline dönüştürmüşler fakat tabiki odun yandığında ortaya çıkan karbon demire geçerek çelik madenini elde etmeyi başarmışlar . Bu bilgi yüzyıldan biraz fazla bir zaman önce matematiksel hesaplanmaya başlamasıyla birlikte zaten gökdelenler ve ağır sanayiye geçiş başlamış oldu.

   Bugünün teknolojisinde belli standardlar belirlenmiş durumda Avrupa, Amerika ve Japonya kendine ait bazı standardlar ile çok çeşitli çelikler üretiyorlar.

   İster Japon ister Avrupa olsun kaliteli bir bıçak üreticisi arıyorsanız tabiki artık internet sayesinde kaliteli markalara ulaşmak mümkün. Japonların kullandığı çeliklerde genellikle  VG10 çeliği ismini duyarsınız. Eğer bir bıçağın üzerinde VG10 yazılı ise gerçekten kaliteli bir bıçağa ulaşmışsınız demektir. Ayrıca sertlik derecesi olarakta Rockwell C 60 bilgiside çok önemlidir. Sertlik derecesi 60 son derece yüksek bir sertlik derecedir.

  Ayrıca SG2 çeliği sertlik derecesi 62-63 HRC ile çok yüksek kalitede bir çeliktir. Bu özelliklere sahip bir bıçağa rahatlıkla 200 Euro ödeme yapmanız gerekebilir.

  Yine Japon üretimi Blue Paper Steel isimli çelik (fakat paslamaz değildir) 62-63 HRC sertlik derecesiyle mükemmel bir kesim kalitesi ve bileylemeden uzun süre kullanım imkanı sunar.

  Avrupa standardlarına bakacak olursak. X50 CRMo V15 standardlarıdır. Sertlik derecesi 56-58 HRC arasında değişir. Bu tabiki Japonların çeliklerine nazaran biraz daha düşük sertlikte olmasına rağmen kesinlikle yanılmamanızı tavsiye ederim. Çünkü benim kullandığım bıçaklarımdan biri X50 CRMo V15  diğer birtanesi Japon VG10 ve bir diğeri Türkiyemizin ünlü Sürmene bıçağıdır ki aylarca bileyleme gerektirmeden kullanabiliyoruz.

  Tabiki Damascus çeliğinide unutmamamız gerekiyor, Avrupada bile son derece popüler olan bu çelik Şam tarafından dünyaya yayılmış çok kaliteli bir çeliktir. Bin yıllık bir geçmişi olduğu zannediliyor, son derece dayanıklı, kırılmayan ve keskinliğini kaybetmeye bir çeliktir.

  Ayrıca bıçaklar hakkında bilmemiz gereken en önemli unsur, Hiçbir bıçak bulaşık makinesinde yıkanmamalıdır. Çünkü bulaşık makinalarında kullanılan deterjanlar kimyasal madde olduğu için bıçağın çeliğine, sap bağlantı pinlerine oldukça zararlıdır.

  Bir bıçağın körlenmeden uzun süre kullanılabilmesi için dikkat edilmesi gereken birkaç nokta vardır. Birincisi masat kullamaktır. Evet hani kasaplar iki dakikada bir bıçağı masat ile bileylerler ya aynen o şekilde masat kullanımı mecburidir. Hatta uzmanlar her kullanıma başlarken üç sefer masat kullanılmasını mutlaka isterler. Bu sayede VG10 yada Avrupa çeliklerinden üretilmiş kaliteli bir bıçak günlük ev kullanımında 6 aydan fazla hiç körlenmeden kullanılabilir.

  İkinci önemli nokta ise bıçağı tahta tabla ile birlikte kullanmaktır. Bıçakları kemik kırmak yada kesmeye çalışmak için kullanmak son derece zararlıdır.

  Bileyleme hususunda benim tercihim sulu biley taşı kullanmaktır. Hem kolay bir yöntem hem bıçağı bozmayan bir yöntemdir. Motorlu biley taşları bıçağı aşırı taşladığı için birkaç sene içinde bıçağın şekli bozulacaktır. Ben ağzı çok bozulmamış bir bıçağı bileylemek için 1000 lik biley taşı kullanıyorum. Eğer jilet gibi keskin olmasını istenirse 3000 ve üzeri biley taşları kullanılmalıdır.
Tabiki bıçaklar bileylenirken mutlaka dikkat edilmesi gereken bir hususda bıçakların ağız kısmının kaç derecelik bir açı ile açıldığıdır. Çünkü Avrupa üretimi bıçaklar 20 derecelik, Japon üretimi bıçaklar 15 derecelik bir açı ile bileyleniyor.

24 Haziran 2013 Pazartesi

Pontiac Otomobillerin şanzıman ve Difransiyelleri hakkında kısa bir bilgi.

PONTIAC ŞANZIMAN VE DİFRANSİYELLERİ
          Pontiac arabalarında GM firmasının kullandığı bütün şanzımanlar kullanılmıştır. TH-200, TH-350, TH-400, POWER GLIDE. Modelleri en çok kullanılan modellerden dir. Fakat şanzıman ların dış yapı ve motora bağlantı şekilleri bazı GM grubu modellerden farklıdır. Şanzımanların içleri tamamiyle aynıdır. Bütün isimleri aynı olan şanzımanların iç parçalır birbirene uyar. Pontiac da kullanılan şanzımanlar BUICK ve OLDSMOBIL model arabalarınkiyle aynıdır. Herhangi bir değişiklik gerektirmeden birbirleri arasında değiştirilebilirsiniz. Diğer modellerde şanzıman dış kutuları değişmesi gerekir. Düz vitesli şanzımanlar ise M-20, M-21, MUNCIE, M-3, FORD-3, MAN-3 kullanılmıştır. M-20, M-21, MUNCIE Modelleri 4 ileri diğerleri 3 ileridir.
 
          Difransiyeller gelen olarak 1970 lerden sonra 8,5” lik ayna ve mahuriti dişlisine sahiptir. Aynı ölçüdeki dişliler kullanılabilir.

Pontiac V8 Motorların Güçlendirilmesi için yapılabilecekler.

PONTIAC MOTOR TAVSİYELERİ
          Burada yazacağımız bütün tavsiyeler Pontiac uzmanları tarafından tavsiye ediliyor. Standart hazırlanacak motorlar için pek söylenecek şey yoktur. Fakat yinede dikkat edilecek şeyler mutlaka vardır. Motorunuzu yenileyeceğiz Firma yetkililerinin çalıştığı rektifiyeci leri mutlaka araştırmanızı tavsiye ederiz. Bir motor toplamadaki en önemli ve hayati ayarların yapıldığı yer rektifiyecidir. Ve motorun içindeki piston, sekman, yatak boşluklarını son derece dikkatli ve düzgün yapılmalıdır. Hiçbir usta yaptığı motorun kısa sürede bozulmasını istemez. Kendisi bu yüzden ne kadar dikkatli çalışıyorsa rektifiyecisininde çok dikkatli olmasına dikkat etmelidir. İkinci bir husus ise motorun toplanırken bütün parçaların çok dikkatli bir şekilde kontrol edilmesi ve hiçbir pislik, toz, toprak kalmayacak şekilde yıkanması ve kurutulması gereklidir. Çünkü yatakların içine gidecek birkaç kum taneciği yatakların hemen çizilmesine sebebiyet verecek ve aşınmalar daha ilk anda başlayacaktır. Motorun içindeki bütün cıvata ve somunların sıkma ağırlığı fabrika tarafından tespit edilmiştir. Yeni yapılacak motorunuzda uzmanların tavsiye ettiği önemli şeylerin başında çok kaliteli yatakların kullanılmasıdır. FEDERAL MOGUL, CLEVITE 77, marka yataklar tavsiye edilen en iyi yataklardan dır. Fakat clevite 77 en çok tavsiye edilen yatak markasıdır. Sekman seçimi ve yağ pompası seçimleri önemlidir. Bir motor yapılmaya başlandığında Yağ pompası mutlaka değiştirilmelidir. Pontiac uzmanlarının tavsiyelerinden biride Piston kollarının üzerindeki cıvataların da değişmesidir. Motorun üzerindeki en büyük stres piston kolu cıvatalarındadır. Pontiac kolları için ARP firmasının ürettiği kol cıvataları Türkiye fiyatı 60 ila 70 USD dolarıdır. Bu cıvatalar çok yüksek kalitede çelik olarak üretilmiştir. Yıllarca çalışan motorun içindeki dönme stresi kol cıvatalarının zamanla uzamasına sebep verir ve kol yataklarında boşluk oluşturabilir. Yağ pompasının değişmesi ile iyi bir yağ basıncı ve iyi bir yağlama motorun ömrüne ömür katacaktır. Motorunuza takılacak eksantrik daha öncede belirttiğimiz gibi uzman kişilerce seçilmelidir. Günlük kullanım için hazırlanan bir motora asla yüksek dereceli eksantrik takılmamalıdır. Hem benzin yakışı hem egzost tan çiğ benzin atışı, gürültülü ve rolanti devrinde dengesiz çalışması günlük kullanım için hazırlanan bir araba için iyi olmaya bilir. Bir çok insanın dikkat etmediği en önemli unsurlardan birisi ateşleme sistemidir. Her ne kadar standart bir araba motoruna kendi üzerindeki ateşleme yetse de yanma odasına giren yakıt-hava karışımının en iyi şekilde patlatılması ve yüksek güç üretilmesi iyi bir ateşleme sistemi ile gerçekleşir. Yarış için ve yüksek performans cadde kullanımlarında iyi bir ateşleme tavsiye edilir. Motorun devri yükseldikçe ateşleme zamanı kısalacağı için ateşleme sisteminizin kıvılcım kaçırma riski artmaktadır. Amerikan arabalarında 1974 yılından 1980li yılların ortalarına kadar HEI (high energy ignition) kullanıldı fakat artık bu ateşleme sistemi kullanılmıyor. Multi Spark Discharge sistemi şu anda en popüler olarak kullanılan sistemdir. Eğer bu sistemi arabanıza koyabilirseniz yarışlarda ve yüksek performans kullanımlarda ateşleme problemleri yaşamazsınız. Eğer arabanızda nitrous sistem varsa mutlaka ve mutlaka bu MSD sistemini kullanmanızı tavsiye ederiz. Çünkü ateşleme de oluşacak problemler motorunuza zarar verebilir ve arabanızda misfire denilen ateşleme kaçaklarına maruz kalır.

          Şimdi arabanızda kullanabileceğiniz motor tiplerini aşağıda hazırlayalım ve en uygununu kendiniz seçin.
           1. Kademe Standart motor. Günlük kullanım için hazırlanabilecek motor.
        
          350-400-455cuin lik motorlar.
          Motorun üretim yılına göre hazırlanması en uygunudur. Eğer motor modeliniz benzin krizi modellerden ise daha az sıkıştırma oranı ve daha az benzin yakan bir kombinasyona sahiptir. Gerçekten çok zorlanmadan limitlerinde kullanıldığında senelerce çalışabilecek motorlardır. Türkiye de karşılaştığımız hemen hemen bütün Pontiac motorları benzin krizinde üretilen modellerdir. Arabanın benzin yakışını en çok etkileyen etken eksantrik seçimidir. Bu yüzden arabanızdaki fabrikanın o sene koyduğu eksantriği bilmek gerekir. Genellikle bu eksantrik profili rolanti devrinden başlayıp en fazla 4500d/dak çalışabilen. 2500d/dak kada en fazla Tork gücünü üreten ve 3500d/dak da en fazla beygir üreten eksantrik dir. Çok iyi ayar yapılmış ve problemsiz bir karbüratör sistemine sahip böyle bir araba 100km de 15 litre yakabilir. Hatta daha az yaktığını idda edenler vardır.

          Böyle bir motorun yenilenme zamanı geldiğinde değiştirilmesi gerekecek parçalar motor açılmadan bilinemez fakat en iyi şartlarda mutlaka değişmesi gereken parçalar çoktur. Ana, kol, eksantrik yatakları, sekmanlar, Durumuna göre pistonlar. Eksantrik, itecekler, durumuna göre siboplar, sibop yayları, yağ pompası, piston kollarının cıvataları, orijinal olmayan motor içindeki cıvatalar, komple takım conta, motor su tıpaları, bujiler, durumuna göre buji kabloları, durumuna göre benzin yakışını direk etkileyen yeni bir karbüratör, hava filtresi, yağ filtresi, ateşleme sistemindeki rotor ve distribütör parçaları. Fakat motor açılıp incelendikten sonra ustanız size başka parçalarda almanızı isteyebilir. Motor yapılırken şimdilik idare etsin mantığı kullanılmamalıdır. Yeni parça birlikte çalıştığı eski parçayı çabucak bozabilir. Standart motorun içinde yapılacak ekstra işlem yoktur boşlukları fabrika verilerine uygun şekilde verildikten sonra hiçbir problem çıkmaz.

          Verilmesi gereken yatak boşluk değerleri;
     
BEARINGS

CLEARENCE      3.000 Mains      3.250 Mains       All Rods
 Stock clearance  .0002 - .001"       .0005 - .001"      .0005 - .001

          2. Kademe yüksek performans. Günlük kullanım ile birlikte daha fazla performans için hazırlanacak motor.
           350-400-455cuin lik motorlar.
         Daha önce yazdığımız gibi bu şekilde hazırlanacak bir motor en fazla ’60 yılların sonlarındaki motorlara sadık kalınarak hazırlanmalıdır. Bunun dışında ekstra olarak kendinizden yada arkadaşlarınızdan tavsiyeler alınarak eklemeler yapılabilir. Fakat çok daha iyi olması beklenirken çok daha kötü sonuçlarda çıkabilir. Türkiye standardındaki benzin kalitesi hazırlanacak motor için önemlidir. Yüksek performanslı motorların ihtiyaç duyduğu en önemli etken sıkıştırma oranıyla başlar. Bizler 8,5:1 ila 10,5:1 sıkıştırma oranlarını Türkiye deki benzin kalitesine göre tavsiye ediyoruz. Fakat 9,5:1 ile 10:1 bir sıkıştırma oranı bir Amerikan motoru için en idealidir. Daha yüksek sıkıştırmalı sistemler tabi ki kullanılabilir fakat yüksek oktanlı benzin gerekmektedir. Sürekli bu benzin bulunamaz ise avans problemleri ve vuruntu kaçınılmazdır. Pontiac uzmanları sıkıştırmayı silindir kapağından almaktan yanalar. 350 ve 400cuin lik motorlar için en popüler silindir kapakları 72cclik kapaklardır. 455cuin lik motor için 87cc-90cc ve 101cc lik kapaklarla sırasıyla 10,5:1  9,5:1  8,5:1 sıkıştırma oranları elde edilebilir. Hazırlanacak motorda çelik piston mutlaka tavsiye edilmektedir. Bu sıkıştırma oranları sayesinde dereceli eksantrik rahatlıkla kullanılabilir. Daha öncede tavsiye ettiğimiz RAMAIR IV “ T ” kodlu eksantrik en iyi seçimlerdendir. Bu eksantrik 2600-5800 güç çizgisine sahiptir. Uygun parçalarla 6500 devirde devir biter. Fakat tavsiye edilen 5500 ila 5800 devirlerinde vites atmaktır. Bu eksantrik hidrolik sistemlidir sürekli caddelerde dur kalklarda daha iyi sonuç verir. Yaklaşık aynı değerlerde Mekanik sistemle çalışan eksantrikler mevcuttur. Kendi arabamdaki eksantrik RAIV eksantrik ile hemen hemen aynı profile sahip mekanik eksantriktir.  Makine içine kullanılacak malzeme her zaman en kaliteli malzeme olmalıdır. Motorun içine verilen bütün boşluklar standart arabalarda kullanılandan biraz daha fazladır. Yüksek devirlerde daha stressiz ve rahat çalışıp dönmesi için. Bununla birlikte motor yağ yakıp yağ eksiltebilir. Bütün parçalar titizlikle yapılacak motora uygun seçilmelidir. Yataklar CLIVITE 77 yada FEDERAL MOGUL seçilmeli. Piston kol cıvataların mutlaka değiştirilmeli. Yağ pompası high volume seçilmeli. Sekmanlar en kalitelisi olmalı yüksek devirlerde krank üzerine binen stresi azaltmak için windage tray kullanılmalı. Bütün pistonlar teker teker tartılıp gramajlarına bakılmalı gerekirse eşitlenmeli. Yüksek devirde oluşabilecek vibrasyon en aza indirilmelidir. Eksantrik mutlaka eksantrik takma cihazıyla doğru bir şekilde ve o eksantriğin üretici firma tarafından verilen bilgi kağıdında yazılan değerlere göre takılmalıdır. Yanlış takılan bir eksantrik hiçbir zaman doğru çalışmaz ve düşük performans verir.  Krankşaft ın önündeki balans ayalayıcı damper yenilenmelidir. Piston kolları tartılmalı ve gramajları eşitlenmelidir. Ateşleme sistemi mutlaka MSD (Multi Spark Discharge) yapılmalıdır. Yüksek devirlerde gereken yüksek voltaj ve kıvılcım en iyi şekilde sağlanmalıdır. Bujiler mutlaka sisteme en uygun seçilmelidir. NGK ve Autolite bujiler tavsiye edilmektedir. Motorun su yolları itina ile temizlenmeli ve su tıpaları mutlaka değiştirilmelidir. Uzmanlar bütün parçaların sıcak suyla yıkanmasını ve kurutulduktan sona temiz ellerle takılmasını tavsiye ediyorlar. Yağlanarak takılacak parçalar ve direk kuru olarak takılacak parçalara dikkat etmek gerekiyor. Bütün cıvatalar fabrika verilerinde tork anahtarıyla sıkılmalıdır. Fazla sıkılırsa cıvatalar kırılabilir ve büyük problemler doğurabilir. Motor toplanırken çok güzel hazırlanırsa daha sonra iyi bir ayarlama ile çok başarılı sonuçlar elde edilebilir. Bundan sonrası tamamen arabanın yürür aksamıyla ilgilidir. Arabanın ağırlığı, diferansiyel oranı, şanzıman özellikleri, lastik kalitesi cadde performansınızı direk etkileyecektir. Bu konuda daha fazla bilgi verilebilir fakat bu bilgiler gerçekte direk arabanızın mevcut durumuna göre değişir.
          Verilmesi gereken yatak boşluk değerleri;

BEARINGS

CLEARENCE             3.000 Mains      3.250 Mains      All Rods
 Ram Air/Super Duty  .0015 - .0034"  .0010 - .0026"  .0013 - .0033"

          3. Kademe Yarış Motorları. Sadece yarış için hazırlanacak motorlar.
         
350-400-455 ve overbored denilen büyütülmüş motorlar.
         
Güç Torktan gelir! Tork, motor ne kadar büyük ise o kadar çok olur. Pontiac yarış motorları diğer arabaların yaptığı hızları ve süreleri rahatlıkla yapabilir. Yarış için hazırlanacak bir motorda kullanılacak bütün parçalar yarış için üretilmiş parçalar olmalıdır. Çelik krankşaft, Çelik pistonlar, Çelik piston kolları, Aliminyum yarış kapakları, Yüksek devirler için tasarlanmış emme manifoldu, kombinasyona göre seçilmiş çok iyi bir karbüratör. Böyle bir motorun Amerika maliyeti 10 bin doları geçebilir. Bugün mükemmel yarış motorları Türkiye teknolojisi ile maalesef toplanamıyor. Gerçekten hızlı motorlar yapılıyor fakat çok uzun ömürlü olmuyor. Çünkü kullanılan benzin, kullanılan malzemenin yanlış seçilmesi, balans lanacak motor parçalarının balans yapılamaması etkenleri bulunuyor. Amerika da birçok Pontiac yarış motorları hazırlayan firmalar mevcuttur. Problemsiz ve gerçekten mühendisler tarafından dizayn edilen bir motor için en iyi seçim bu motorların ilk üretildiği yer olan Amerika dan motor getirtmek en güzelidir. Fakat Türkiye de yapılmasını istiyorsanız mutlaka işini bilen ve işini profesyonelce yapan firmalar seçilmelidir. Çünkü yarış motorları belli bir mühendislik gerektirir motorun nasıl toplandığından çok nasıl çalışacağı önemlidir. Çünkü çok yüklü olan motorun yüksek devirlerde ki stres altında en ufak bir tekleme ve hataya maruz kalması her şeyin sonu olabilir. Indian Advanture firmasının uzmanlık alanı sadece Pontiac motorlarıdır. Jim Butler ise Amerikanın en ünlü Pontiac yarış motorları yapan firmalarının başındadır. Pontiac Engines firmasi oldukça iyi standart ve high performance motorlar hazırlamaktadır. Wenzler firmasi Pontiac silindir kapakları, emme manifold ları üretimi yapmaktadır. Wenzlerin ürettiği parçalar Amerikanın en ünlü Pontiac yarış motor parçalarıdır. Edelbrock her çeşit Amerikan arabaları için motor parçaları üretmektedir. Aliminyum silindir kapakları, emme manifold ları, eksantrik ler, karbüratörler ve bunun gibi birçok motor parçalarını bu firmadan bulabilirsiniz. Kauffman Racing Equipment firması sadece Pontiac yarış motorları hazırlamaktadır. Oldukça iddalı bir firmadır. Ayrıca silindir kapak işleme işini Amerika da en iyi yapan firmalardan biridir. Çok zor bulunan çelik krankşaft ını bu firma sağlamaktadır.  Aşağıda Motorun bütün cıvata ve somunlarının sıkma güçleri verilmiştir. Bütün sıkma verileri Amerikan güç standardına göre verilmiştir. Ayrıca listede hangi cıvata ve somunların kuru yada yağlanarak takılacağı ve ne kadar daha fazla sıkılabileceği yazılıdır.
          Verilmesi gereken yatak boşluk değerleri;

BEARINGS

CLEARENCE     3.000 Mains        3.250 Mains     All Rods
 Drag race only   .0025 - .0031"     .0025 - .0035"  .0020 - .0035"
 

Pontiac Otomobilleri ve "Drag Race" 400 Metre Kalkış Yarışları

PONTIAC ve KALKIŞ YARIŞLARI
          Günümüz Türkiye sinde Kalkış yarışları 2 sene öncesine kadar kanun dışı bir şekilde bu yarış sitilini sevenler tarafından trafiğe kapalı yollarda kendi aralarında yapılıyordu. Son iki senedir ise İzmit, Ankara başta olmak üzere trafiğe kapalı pistlerde herkesin katılabileceği şekilde yapılmakta. Her çeşit Amerikan arabaları ve ayrı bir katagoride Amerikan arabaları dışındaki modeller yarışabilmekte.
          Türkiye de iseniz, bir Pontiac hayranı iseniz ve de kalkış yarışı yapmak istiyorsanız maddi yönden problemsiz biri olmanız gerekiyor. Çünkü Fabrika çıkışı güçlü bir arabanız olsa bile mutlaka bazı değişiklikler yapılması gerekecek ve ekstra olarak bir çok masraf birbirini takip edecektir.
          Evet! Nedir bu değişiklikler? Pontiac marka arabanız nasıl hızlı olur? Neler yapmak gerekir?
          Öncelikle, Amerikan arabaları hakkında neler bildiğiniz, motor ve yürür aksam hakkında neler bildiğiniz önemlidir? Yani çevrenizdekilerden duyduğunuz şeylerimi yapacaksınız? Yoksa bu işi profesyonelce mi yapacaksınız? Önünüze bir çok insan çıkıp bir şeyler anlatacaktır mutlaka! Kendi yaptıklarında bahsedecek hatalardan ve başarılardan söz edecek ve sizde ister istemez etki altında kalacaksınız!
          GM in bir kolu olan Pontiac firması halkın normalden daha üst sınıfına hitap etmekteydi geçmişten beri, bunun için arabalar daha büyük daha ağır ve daha fazla lükse sahiptir. Kalkış yarışı için gerekli olan temel özellik ise arabanızın olabildiğinde hafif olması gerekiyor ve tabiki güçlü bir motor ve güçlü bir yürür aksam (şanzıman, diferansiyel, kalkış yarış lastiği) Görüldüğü gibi hepsi birbirini takip ediyor ve yüksek maliyetler çıkıyor ortaya. Ve en önemlisi Kalkış yarışı için hazırlanacak arabanızı sadece yarış sahalarında mı? Yoksa caddede de mi kullanacaksınız? Birbirine yakın gibi gözükse de iki araç arasında çok büyük farklar vardır.
          Öncelikle gençlerimizin hepsinin istediği gibi hem caddede hızlı olmalı hem de yarış pistinde hızlı olmalı! Öncelikle söylemememiz gereken şey böyle bir araba nasıl bir şeye benzer? Yani hem caddede Ferrari hem BMW M3, ve benzeri arabaları geçmeli hem de 400metrelik kalkış yarışında en azından ilk 3 e girebilmeli.
          Evet böyle bir araba yapılabilir. Fakat çok iyi düşünülmüş kombinasyonlarla! Arabanız iki kapılı spor en fazla 1500kg agırlığında tekerlek beygiri 400 beygir çıkarabilirse bu araba gerçekten hızlı olabilir. Böyle bir motora birde NOS Nitrous takıldığında çok eğleneceğiniz kesindir. Fakat daha önce dediğimiz gibi çok iyi tutunan lastikler, arabanız otomatik vitesli bir şanzımana sahipse çok kaydıran bir tork konventörü ne peşinden arabanın ağırlık ve motor gücüne göre ayarlanmış kısa oranlı diferansiyel ayna maruti dişlisi gerekir. Önemli olan şey motor gücünün tam olarak yere verilmesidir. Eğer bir arabada gaza bastığınızda yanınızda oturan kişinin içi eziliyor ve koltuğa yapışıyorsa sevinebilirsiniz.
          Fakat derseniz ki arabanız caddede kullanılacak ve yüksek performansa sahip olacak o zaman yapılacak en güzel kombinasyon MUSCLE CAR dediğimiz 1960lı yılların sonundaki Fabrika performansıdır. Eğer Pontiac arabanızı o senelerdeki gibi hazırlarsanız gerçekten caddede eğlenebilirsiniz. Bu Fabrika performansı üzerinde ben ve Poniyaker arkadaşlarım çok duruyoruz. Çünkü Pontiac araştırma ve geliştirme mühendislerinin Pontiac motorunu çok iyi tanıdığı ve bütün limitlerini bildiği kesindir. Her türlü testten geçirilmiş bu kombinasyonlar tabi ki sorunsuz çalışmalı ve müşteride problem yapmamalıdır. O senelerdeki en güçlü araba hangisi arayışı yüzünden arabalar gerçekten limitlerine uygun olarak hazırlanmışlardı. Tabi ki bizim bilmediğimiz birçok ince ayrıntıdan da haberleri vardı.
          Bir amerikan arabasında ki en güvenli üst limit olarak cubic inch başına 1 beygir alınabiliyorsa bu iyi bir rakamdır. Fakat bu kimine göre dyno beygiri kimine göre ise tekerlek beygiridir. Fakat bilinen bir gerçek tekerlek beygirlerini çok yüksek tutmak gerçekten zor ve maliyetlidir. Kendi arabamdaki 400cuin lik motor tekerlek beygiri olarak 300 beygiri göstermektedir. Tabi ki dyno da ki beygirler 400 beygir çıkabilir fakat asıl olan şey motorun yere verdiği gerçek beygirdir. 1972 yılına kadar arabalarda kullanılan standart dyno beygiri idi! 1972 yılından sonraki beygirler tekerlekte ki çıkışı göstermekte.
          Eğer arabanızda 350cui lik bir Pontiac motoru varsa, çok zorda olsa 72cc yanma odasına sahip bir kapak bulmaktır. Düz tepeli piston ile 9.5 ila 10:1 sıkıştırma oranları ile güzel bir 350cuin lik motor yapılabilir. Fakat gerçekten çok zor bulunan bu küçük yanma odalı kapaklar herkes tarafından aranmaktadır.
          400cuin lik bir motora sahipseniz yine 72cclik bir kapak ile 10 ve 10,5:1 sıkıştırma oranları ile çok güzel kombinasyonlar yapılabilir. 72 cc lik silindir kapakları sayfamızda liste halinde bulunmaktadır. O listeyi kullanabilirsiniz.
          455cuin lik bir motora sahipseniz 400cuin den çıkan 98-101cc lik kapaklar işinizi çok güzel görecektir. Eğer 350cuin lik bir motordan çıkan 90cc lik kapak bulursanız daha iyi olabilir. 9,5 ile 10:1 lik sıkıştırma oranları 455 lik bir motora çok güzel güç verebilir.
          Eğer sıkıştırma oranlarınızı en az 8,5:1 ila 10:1 arasında yapabilirseniz en kritik seçim eksantrik seçimi olacaktır. Benim bu sıkıştırma oranlarına sahip arabalara önerebileceğim en iyi eksantrik RAMAIR IV “T” koduna sahip eksantrik iyi bir seçimdir. Daha öncede söylediğimiz gibi Pontiac motorları için Pontiac mühendisleri tarafından dizayn edilmiş en iyi eksantrik tir. Cadde performansınızda sizi hiç üzmeyecek bir seçimdir. Gerçi bir çok eksantrik firması Pontiac için birçok çeşit profil eksantrik üretmektedirler. Fakat bu profiller çok iyi seçim gerektirir. Arabanızın ağırlığı, diferansiyel oranları, Motor sıkıştırma özellikleri nasıl bir karbüratör sisteminin olduğu, egzost çıkışlarını şekilleri, şanzıman oranları ve konvertör bilgileri hatta lastik çapları ile doğru orantılıdır. Önemli olan şey seçtiğiniz eksantriğe göre mi araba yapacaksınız yoksa arabanızın özelliklerine mi göre eksantrik alacağınızdır.

Pontiac Otomobillerin Motor Güçleri hakkında.

PONTIAC TORK GÜCÜ
          Pontiac motorları diğer Amerikan arabalarına nazaran alt devirlerde daha fazla Tork gücü üretir. Bunun sebebi daha uzun piston kollarındandır. Günlük kullanımlarda bu tork sayesinde daha rahat kullanım sağlar. Buna nazaran çok yüksek devirlere çıkamaz. Fakat yinede 350cui lik bir pontiac motorunun 7000 devirlere 400cui lik motorunun 6000-6500 devirlere 455cui lik big motor (büyük motor) larının 5500-6000 devirlere dayandığı Pontiac uzmanları tarafından söylenmektedir. Fakat bu devirler kesin devirler değil sadece tavsiye edilen devirlerdir. Son derece gelişmiş ve yüksek kalite de  üretilmiş yataklar, çelik piston kolları ve çelik krankşaft lar sayesinde 455cui lik bir big block motorun 7500 devirlere çıktığı bilinmektedir. Fakat bu riskli devirler çok iyi hazırlanmış motorlar dışında tavsiye edilmez. Pontiac 1960 lı yıllarda GM firmasının yarış arabalarını kendi Pontiac teknolojisiyle hazırlıyordu. O senelerde hazırlanan motorlar Pontiac ın efsane motorları olmuştur. 1963 Yılında NASCAR yarışları için hazırlanan 421SD (Super Duty) motoru gerçek bir Pontiac motorudur. 12:1 sıkıştırma oranları 3x2barrel lik TRIPOWER karbüratör sistemleri sayesinde 420 beygirlik bir güce sahipti. Bazı kaynaklar bu beygir güçlerinin gerçek olmadığını çünkü o senelerdeki vergi sistemi yüzünden 420 beygir gösterildiğini söylüyorlar. Bu SD motorunun daha sonra DOHC (Dual Over Head Camshaft) silindi kapaklı versiyonları çıkmış ve 600 beygirlere ulaşıldığı söylenmekteydi. HEMI tipi silindir kapak ve emme manifold ları kullanılarak inanılmaz güçler elde edilmişti. Bu motor 4 bağlantılı ana yatak tutucuları, Çelik krankşaft ı, Mekanik Eksantriği,  Çelik Piston kolları ve Çelik Pistonları kullanılarak hazırlanmıştı. Bu 421 Motordan başka 389cui lik motorlarda o yıllarda kullanılmıştı. 1960ların ikinci yarısından itibaren 1967 yılında 400cui lik motorlar hazırlanmaya başlandı. Bu 400cui ile birlikte 428cui lik büyük motorlar kullanılmaya başlandı. O senelerde 10,5:1 sıkıştırma oranları ile çok güçlü ve Tork lu motorlar üretildi. Ve o sene dünyadaki ilk MUSCLE CAR ismiyle (Güçlü Araba) GTO modeli çıkmıştı. 428cuin lik 10,75:1 sıkıştırma oranlı 390 beygirlik bu GTO hala en çok beğenilen Pontiac arabasıdır. Yine o sene ilk Firebird modeli piyasaya sunuldu. Ford firmasının Mustang atağına karşılık olarak hazırlanan bu arabalar TRANSAM yarışlarında kullanılmaya başlandı. Pontiac araştırma grubu tarafından o sene ilk defa RAM-AIR sistemi piyasaya sunuldu. Bu sistem Motora soğuk hava girişini sağlıyor ve ekstra olarak beygir kazandırıyordu. Bu sistem Pontiac Ram Air olarak yine efsane olmuştu. 60lı yılların sonuna kadar Ramair, Ramair I, Ramair II, III, IV, V modelleri hazırlandı. RamAir IV adından en çok söz edilen sistemdi. Round Port olarak anılan yuvarlak egzost çıkışları (RAII dede kullanılmış daha sonra SD motorlardada kullanılmıştı) 1969 yılında ilk RA IV piyasaya sunulmuştu. Hidrolik egzantirik kullanılmış 10,75:1 sıkıştırma ile 375 beygirlik bu motor GTO ve Firebird modellerde kullanılmıştı. Ayrıca bu Egzantirik Amerika da hazırlanan ilk bilgisayarda hazırlanmış eksantrikti. Pontiac uzmanları Pontiac için hazırlanmış en iyi stock egzantirik olarak bu egzantiriği gösteriyorlar. Öyle ki bu egzantiriğin profili 20 yıl sonra Edelbrock firması tarafından piyasa EDELBROCK RPM serisi eksantrik olarak piyasaya sunulmuştu. Yine aynı yıllarda çıkarılan RA V motoru Tunelport silindir kapaklı. Çelik piston, çelik krankşaft, çelik piston kolu, 4 bağlantılı blok kullanılarak hazırlandı. Motora konulacak eksantrik seçiminde yine RA IV motorunda kullanılan bilgisayar kullanılarak hazırlanan egzantirik kullanılmış fakat mekanik iticiler kullanılarak motor mekanik eksantrik li hazırlanmıştı. Çok kısa süren bu proje sırasında bu motor maliyeti yüzünden çok az arabada kullanılmıştı. Şu anda bu motorun parçaları koleksiyoncular tarafından toplanıp saklanmaktadır. RA V motorunun teknik verileri Pontiac grubu tarafindan tam olarak verilmemişti. Fakat başka kaynaklar 11,75:1 sıkıştırma oranına sahip bu moturun 500 beygir güçte olduğu 6000 devirlerde rahatlıkla çalıştığını söylemekte. 1970 yıllara gelinildiğinde  baş gösteren benzin krizi araba sektöründe kullanılan Güçlü motorlara büyük bir darbe vurmuş ve 10,5:1 sıkıştırma oranları bir anda 7,6:1 sıkıştırma oranlarına düşmüştü. Ve düşük sıkıştırma oranları yüzünden artık eski performans ve beygirler gitmişti. Pontiac grubu tarafindan o senelere damgasını vuracak yeni bir motor geliştirilmeye başlanmıştı. 1970 yılında ilk defa piyasaya sürülen 455cui lik yeni büyük motor 1976 yılına kadar yaşamıştı. Fakat 1973 yılında 8.0:1 sıkıştırma oranına sahip yine, çelik krankshaft, çelik TRW piston, çelik piston kolları ile 290 net beygir veren efsane 455SD motor hazırlanmıştı. Bu motor sadece 2 sene üretilmiş ve 1973-4 model Firebird Transam lere takilmıştı. 1978 yılına gelinildiğinde Pontiac motor blok ve parçalarını üretmeyi durdurmuştu. Artık 1990 ların ikinci yarısına kadar gerçek pontiac motoru üretilmedi. Pontiac marka arabalarda kullanılan motorlar GM grubundan Chevrolet firması tarafından yapılmaya başlandı ve yine GM firmasının yarış motorları Chevy firması tarafından hazırlanmaya başlandı. 1990 ların sonlarına doğru INDIAN ADVANTURE isimli sadece Pontiac motor parçalır üreten firma tarafından ilk Gerçek Pontiac Motor Bloğu üretilmeye başlandı.